Neden Mi Mutsuzum ?

Çünkü hayatımın fonunda Boynu Bükükler çalıyor

Sonra Bir Anda Bahar Geldi

0 yorum
   O eski sevgilisine geri dönünce sonraki 3-4 ayımı günler ve gecelerce ağlayarak geçirdim. Onun sarıldığı yastığıma sarılıyordum ve 3 saatlik uykularımın sonunda sabah ezanıyla uyanıp ağlamaya başlıyordum. Uykularım da uyumaktan çok bayılmak gibiydi. Ağlamaktan yorgun düşüp kendimden geçmesem uyku kavramını tamamen silecektim hayatımdan.

   Normalde sevgililerimi anneme hiç anlatmam. Uzun bir ilişkim olsa anlatabilirdim tabi ki ama aylık ilişkileri anlatma zahmetine hiç bir zaman girmedim. Ama annem benim terkedildiğimi anladı. Bir gün yanıma geldi, oturdu ve gözlerimin içine bakıp " bi orospu çocuğu için ağlama, o senin için ağlasın " dedi. Sonra Göksel'in "Depresyondayım" şarkısını söyleye söyleye bulaşıkları yıkamaya gitti. İşte o an  nirvanaya ulaştım ve anıları sadece iyi halleriyle değil her haliyle hatırlamaya başladım. Günlerce beni arayıp sormaması, onu aradığımda ulaşamamam, haklı olduğumda bile üste çıkması ve benim sırf beni bırakmasın diye alttan almam ve daha niceleri ... Bir anda kafama dank etti aslında mutlu bir ilişkimin olmadığı. İlişkim güzel değildi, güzel olan aşık olduğum kişinin yanımda olmasıydı. O da 1 gün mutlu ediyorsa 1 hafta ağlamama sebebiyet veriyordu. " Napıyorsun ulan sen " dedim kendi kendime. Yaz tatilimin içine sıçmıştım tam anlamıyla. Yatağım sümüklü mendillerden görünmüyordu bile.
 
   Önce odamı temizledim. Sonra da kendime el attım. Kaş-bıyık başını almış gidiyordu. Resmen kamyoncu Abbas'a dönmüştüm. Sonra da ona ait her şeyi temizledim. Fiziksel olarak arınmıştım artık. Tekrar dışarı çıkmaya, arkadaşlarımla gezip tozmaya başladım. Soluğu her zamanki gibi falcıda aldım.

  Neriman abla benim sürekli gittiğim bir falcıydı. Kadın ne dediyse bir bir çıkardı. Hatta onu da hayatıma girmeden önce bilmişti. Bana bu sefer " o sana geri dönecek sen de kabul edeceksin " dedi. Delirdim. Ama öyle böyle değil resmen masaya elimi vura vura " O hele bi bana gelsin ben onun ağzını yüzünü dağıtmazmıyım, ne affedicem be ne affedicem ?! Salak mıyım lan ben aa " dedim. Neriman abla gayet sakin bir biçimde " O sana geri gelecek sen de kabul edeceksin eğer olmazsa bu dediklerim bir daha da sana fal bakmam " dedi. Çıktım gittim falcıdan. Sonra falımı tamamen unuttum. Tekrar kurduğum düzenimi yaşıyordum. Gittim kendime bir çim adam aldım. Kendi kendime " Bu çim adamın saçları çıktığında beni çok mutlu edecek bir şey olacak " dedim, buna gerçekten de inandım. Ama çim adamın saçları bir türlü çıkmadı ...

   O gün her zamanki gibi bi gündü işte. Arkadaşım gelmişti her zamanki gibi birbirimize fal bakıyorduk kendi çapımızda. Fincanıma baktı baktı ve " Sana yakında çok sevinceğin bir haber gelecek " dedi. Demesiyle telefonumun titremesi bir oldu. Büyük ihtimalle Turkcell'di mesaj atan. Ya süper bir fırsat vardı ya da kontörümün biteceğini haber verecekti. Ama hayır. Mesaj tanımadığım bir numaradandı.

        " SiktirKid müsait misin ? Seninle konuşmak istiyorum. "

 Hissettim sanırım. Direkt arkadaşımın telefonundan onun numarasına baktım. O'ydu. Mesaj atan oydu. Flash Back kıvamında falım aklıma geri geldi. Ama hayır, kabul etmeyecektim onu. Kararlıydım. Zaten sevgilisi vardı. Onu bırakmadan gelmişti bana rospu çocuu. Ama unuttum. Tee aylar önce söylemeyi planladığım her şeyi unuttum. Hesap sormayı unutttum. En önemlisi de beni piç gibi bırakıp gittğini unuttum bir anda. Bir baktım ki aşığım. Hala mal gibi de aşığım. Sonra çim adamıma baktım. Kafasını hafif bir yeşillik kaplamıştı ...
 

Sokağa Atılmış Bir Yavru Kediye Dönüştüm

2 yorum
Beni şu cümleyle terk etti ;

   " SiktirKid, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama ben ayrılmak istiyorum. "

 Nasıl söyleyeceğini bilmiyor musun ? Söyledin ya itin evladı. Şöyledin ya işte gerizekalı. Hem de suratıma okkalı bir tokat atarcasına söyledin. Bana söyleyebilecek tek bir kelime dahi bırakmadan söyledin ! Hem de msn yoluyla ... Karşısına alıp konuşacak kadar bile cesareti yoktu. Aslında iyi de oldu. Çünkü gözyaşlarımdan ne bilgisayarın ekranını ne de klavyenin tuşlarını görebiliyordum. Karşısında da böyle salya sümük dağıtmam kaçınılmazdı.
   
   " Ben aşık olmam, olamıyorum yıa " lafım nasıl dönüp dolaşıp beni bulduysa " Ben asla kimseye yalvarmam" lafım da öyle döndü dolaştı ve "bugün cuma enseyi kapa " şaplağı kıvamında başımda patladı. Eğer gerçekten cesareti olsaydı da yüzyüze bakıyor olsaydık o an kendimi ayaklarının önüne atıp " Gitme yiğidim, gitme sensiz yaşayamam, ölürüm ! " diyebilirdim. Hatta en acıklı Türk filmlerine taş çıkartacak bir performans sergileye de bilirdim. Utanmadan, gurur yapmadan son bir buluşma önerdim. Aklımca benim o halimi görüp onu ne kadar sevdiğimi anlayacaktı ve bırakmayacaktı beni. Yanak yanağa verip ekranın kararmasını ve son yazısının çıkmasını bekleyecektik. Ama olmadı, gitti. Beni peçeteler, çikolatalar, anılar ve beraber dinlediğimiz şarkılarla başbaşa bırakıp gitti...

  İşte tam o an "tamam" dedim, " bir daha asla mutlu olamayacağım. ". Sanki eskiden güldüğüm hiç bir şeye bir daha gülmeyecektim. Sanki o an hayatımda ondan önce yaşadığım her şey silinmişti ve o benim miladım olmuştu. Ondan öncesi tamamen boşluktu. Ondan sonrası diye bir şeyin de olmayacağını düşünüyordum. Bitmişti işte ... Günün, ayın, yılın ne olduğunun bir önemi kalmamıştı artık. Ben hep o gecede yaşayacaktım...

  Ayrıldıktan sonraki 2 haftamı geçmişi hatırlayarak onu geri getirebilirmişim gibi kendimi kandırarak geçirdim. Biraz dönüp dolaşacak, bir gece yine beni arayacak ve bana yine " seni seviyorum " diyecekti. Ayrılırken bana " Zaten ben başkasıyla da yapamam biliyorsun, senle olmadıysa başkasıyla da olmaz. " demişti. Bu sözünü ayrılmamızdan 2 hafta sonra eski sevgilisine geri döndüğünü duyunca hatırladım. Bütün konuşmamızı harfi harfine ezberlemiştim zaten ve olanları duyduğumda bütün harfler gözlerimin önüne döküldü, aktı, gitti ...

Babana Baba, Anana " Şirret Karı " Diyeyim

0 yorum
Mutfakta hanfendi hatta orospu bile olabilirim ama aşçı olmayı bir türlü beceremedim
Biliyorum, şu hayatta sevgilisinin annesiyle tanışmaktan korkan tek ben değilim. Ama sadece bir kaçımıza tanışma piyangosu vuruyor ve ben de yıllar önce o şanssızlar arasında bulundum.


İlişkimiz henüz daha 4 aylıkken taze sevgilim beni evine çağırdı. Annesinin evde oalcağını üstüne basa basa belirttiği için iki de arkadaşımı alıp gitmeyi uygun gördüm. Anlaştığımız gün kapısına dayandım. Kapı açılır açılmaz karşımda beni ayaklarımdan kafamın tepesine kadar demin yerdeki köpek pisliğine bastığını farketmiş gibi surat ifadesiyle süzen bi kadın vardı. Sevgilimin daha önceki sikmeli ilişkilerini bilen bu müstakbel kaynanam bana da kapıda gördüğü anda “yok yook bu kesin kevaşe, yosma bu tipinden belli , gözleri de renkli kesin şırfıntıdır bu” damgasını bastı. Oysa ki o gün ev temizliğine gelmiş gibi giyinmiş, ve hiç makyaj yapmamıştım. Sanki içeri girip kokain partisi verecekmişiz gibi tedirgin oldu kadın arkadaşlarımı da görünce. Kapıda bodyguard gibi gerindikçe gerindi. Sevgilim kapıya gelme lütfunda bulunmasaydı o kadının bizi terlikle evimize kadar kovalayacağından emindim. Oğluşuna da “gelmediler bak ekmişler seni boşver biz sana üst komşunun kızı Esma’yı alırız” diyecekti. O fettan bakışlarına rağmen en sevimli bakışlarımı takınıp “merhabaaa” dedim sesim daha demin helyum çekmişim gibi çıkarken.


    İçeri girer girmez soluğu mutfakta aldım. Ulan sen su içmekten başka bi bok yapmaya girmezken o mutfağa elin karısının mutfağında yemek yapmak da nerden çıktı ?! Zaten yapmayı bildiğim 3 şey vardı , ben de 3 saatte bi makarna bi hazır çorba ve bi de salata hazırladım. Ben hazırlar hazırlamaz müstakbel kaynanam mutfağa damladı ve direkt olarak çorbamdan bi kaşık aldı. Bokumu yese yüzünü bu kadar ekşitemezdi eminim. Tamam, hazır çorbayı bile yapamıyor olabilirim ama bi çorbanın tadı ne kadar kötü olabilirdi ki ? Tam da tarifteki gibi yapmıştım. Yüzünü bebelere limon yedirdiklerinde yüzlerini buruşturdukları gibi buruşturdu ve ağzından şu kelimeler döküldü ” Aııy bu çorba n’olmuş böyle pilav gibi olmuş ben buna su katayım yaa”. " Bok ye ! " demek geçti içimden ama hiç bozmayayım terbiyemi deyip sofrayı kurmaya başladım.


   Sofra kurulduğunda kadını bizimle beraber yemek için çağırmadım bile. Çünkü biliyordum yaptığım yemeklerin tadı iyi de olsa kötü de olsa o şirret karı aldığı her lokmada yüzünü buruşturup bana “gıda zehirlenmesi yaşarsam iki elim yakanda olucak” der gibi bakacaktı ve benim bütün lokmalarım boğazıma dizilecekti. Masayı toparlayıp mutfağa gittiğimde kadının bakışlar “ultra fettan” moduna geçmişti. Nerdeyse beni gözleriyle kül edecekti. Gözlerinin içine baksam oracıkta taş olurdum. Bari biraz yaranayım diye nezaketen “bulaşıkları yıkayayım mı ?” diye sordum. Ağzını geveleye geveleye “Yıok ben buaşık makinesini açıcam şimdi” dedi. Tam içimden “bi de yıkatsaydın” deyip gitmek üzereyken elime bir bez tutuşturdu. Bu ne der gibi suratına bakınca da ben evlerine gündeliğe gelen biriymişim gibi “masayı sil” dedi. “Kalk kız soğan doğra” dese anca bu kadar şaşırırdım herhalde. O an bezi gırtlağına kadar sokup oracıkta boğmak geldi içimden ama söyle söylene masayı silmekle yetindim.

   Eve geri döndüğümde baktım sevgilim annesiyle alakalı hiç bi şey demiyor dedim “Canım yaa, anneni çok sevdim. O benim için bi şey dedi mi” diye sordum. Sevgilim de “Tatlı kızmış dedi” dedi. Peki ben yedim mi ? Eğer o kadın şeker hastasıysa tatlı kız demiş olabilir ancak. Kesin arkamdan “O nasıl bi kızdı öyle bi boktan anladığı yok bi daha getirme evime zehirliycek bizi sandım” demiştir. Pis kenafir.

   Bu olaydan sonra bir daha hiç bir sevgilimin evine gitmedim. Hayır, annelerinden korkumdan değil. Hiç bir sevgilim beni anneyle tanıştırmaya layık görmediğinden gitmedim. Bu olayları ne kadar sevmesem de aslında “sen benim için annemin karşısına çıkartacak kadar önemlisin” demekti anneyle tanıştırmak. Çok sonradan anladım …

Üşüme, Sen Üşürsen Herkes Üşür !

0 yorum
Erkeklere" Erkek adam ağlamaz " , kızlara da " Güzel olmak istiyorsan üşümeyi göze alacaksın" diye sikindirik kurallar dayatan toplumadır bütün küfürlerim.
  Malumunuz burnumuzda sümüklerimizin donduğu kış mevsimi geldi çattı. İşin tuhaf yanı şu ki mağzalarda eldivenler, atkılar, şapkalar vitrinleri süslerken sokaklarda hala şortlu gezen kızlara rastlanmaya devam ediliyor. İşte ben bunu anlamıyorum. Kat kat soğan gibi giyinmeme rağmen yine de dışarı çıkınca donuyorum. Sonra ten çorapla mini elbiseler, etekler giyen tipleri görüp iyice donuyorum. Sonra da kendimi kış bitinceye kadar çıkmamak üzere evime kapatıyorum.

  Geçenlerde bir kız arkadaşımla dışarıya çıkıp biraz dolanma kararı aldık. Sabah hazırlanırken baktım ki giydiğim şeye montum rüküşlük katacak dedim acaba deri ceketimi mi giysem. Ama hava da soğuk, karar veremiyorum. Dönüş saatim geç olacağı için akşamki soğuktan payımı almaktan korkuyorum. Sonra arkadaşıma mesaj atıp sorayım dedim bu havada ceketin uygun olup olmayacağını. Gelen cevap şuydu ; aman üşüsen nolcak yııaa .


  Üşüsem ne mi olcak ? ÜŞÜSEM NE Mİ OLCAK ?! Ben kışın belki sıcak tutar beni diye bacaklarımı bile almakta isteksizken sen nasıl bi psikopatsın da yaz-bahar kreasyonunu kışa uyguluyorsun ? Yine de şık olma uğruna giydim ceketi taktım fuları çıktım evden. Normal şartlarda asla vücut sıcaklığımdan ödün vermezdim ama en son darma duman halimle eski sevgilime yakalanınca bu sefer hazır ve nazır bir şekilde çıkayım dedim. Evden çıkarken şöyle bi aynaya baktım ve bi tanıdıkla karşılaşmak için dua ettim. Şansıma çomak sokayım ki bütün gün boyunca tek bi kişiyi bile göremedim. Halbuki karşı komuşumu bile görsem sevinecek, kendimi havalı hissedecektim. O gün götümün donduğuyla kaldım ve çok iyi bir ders aldım ;

" Ayağını sıcak tut, başını serin. İçini ferah tut; düşünme derin. "

Kanunlarını Sikeyim Murphy

0 yorum

" 'Tanıdık birisi ile karşılaşmasam bari' diyerek evden pespaye bir şekilde dışarı çıkıldığı zaman muhakkak tanıdık biri görülür."

  Migrostan elimde pamuk şekerli süt ve probisle çıktığım bir gündü. Koltuğumun altına sıçmaya giderken yanıma okumalık almış gibi dergimi sıkıştırmıştım. Arkadaşlarımın " babanne montu " dedikleri götüme kadar uzanan ve sırf götümü sıcak tutuyor diye giydiğim montum bana ayrı bi " tipini sikeyim hohahaha " havası katmıştı. Daha demin Fatmagül'ün Suçu Ne ? çekimlerinden gelmiş gibi olan saçlarım ve makyajımdan bahsetmek istemiyorum bile. İşte her insan gibi ben de " aman kimse görmesin bari şu halimi tenha olan duraktan bineyim minibüsüme " düşüncesi içinde seri adımlarla yürüyordum. Bir yandan da dış dünyayla bağlantılarımı tamamen kopartan ipodumdan "mutluyum, huzurluyum" türevinden şarkılar dinliyordum. Sonra Murphy kuralları devreye girdi ve karşıma çıkarmasını isteyebileceğim en son kişi olan eski sevgilimi çıkarttı.

  Sadece eski sevgilim olsa yine iyi, yanında da beni aldattığı yeni sevgilisi vardı. Ben ağzımda probis kırıntıları elimde pamuk şekerli süt ile ona bir kez daha ne kadar iyi bir tercih yaptığını göstermiş oldum. Zira kız tam takır saçı başı yapılı, hafif doğal bi makyajla onun kollarının arasında Victoria's Secret mankenlerine benziyorken ben götüme kadar kabarık montumla "yıvrıım ıtobiste ninine yir vir yıvrıım" demeye hazır bi babanne gibi duruyordum. Tam o sırada ipod'un sesi kesildi. Sıradaki şarkıya geçmek üzere oluşan o kısa zamanda kulaklarımda " Küçük Emrah - Boynu Bükükler " çalmaya başladı. Onlara bakışım Küçük Emrah'ın dönerciye bakışıylı aynı olduğu için ambiyansa en iyi uyan parça da oydu zaten.

  Sonra nasıl o daracık kaldırımdan hiç yüzlerine bakmadan geçtim hatırlamıyorum. Belki de hatırlamak istemediğim için saniyesinde sildim hafızadan. Ama o ezilme duygusunu silemedim ... Şaka şaka onu da sildim. Önce bi " hasiktir lan tipim bok gibiydi allaaam nedeeğğn nedeğn ben " diye içimden ağıt yaktım ama sonra " aman be SiktirKid sanki düzgün haline denk gelseydi yanındaki kevaşeyi bir anda arabaların formula 1'de yarışıyorlarmış gibi seri geçtikleri yola fırlatıp sana koşacaktı. Koy götüne gitsin. " dedim. Zaten buluşmalarımızda o kadar süslenip gitmeme rağmen ev halimle kamera açınca aradaki farkı anlayamayacak kadar salaktı.

P. S : O günün ardından babanne montumu dolabımın en ücra köşesine attım. Çünkü güzel olmak götünün üşümesi demek... " :( "

Eski Sevgili Olmanın Niravanası

0 yorum
Şu hayatta sevgili olmaktan daha zor bir şey varsa o da eski sevgili olmaktır. Neyse ki beni sevgililik yönünden eksik yaratan tanrı bütün eksiklerimi mükemmel bir eski sevgili olmam için kullanmış.
  İnsan elini yakmadığı sürece o acının nasıl bir şey olduğunu bilemiyor ya hani heh işte aşık olmak da öyle bir şey. Mesela ben terkedilip eski sevgililiğin gerekliliklerini sapına kadar yapan arkadaşlarımı çok rencide ederdim. İşte ben ne konuda büyük konuştuysam hepsi benim başıma geldi .

  Düşünsenize ; deli gibi aşık olduğunuz kişinin sizi aldattığını öğreniyorsunuz. Ne yaparsınız ? Amına bile korum dediğinizi duyar gibiyim. Ben de öyle derdim. Ta ki başıma gelene kadar ...


  Normal bir eski sevgili olsam aldatıldığımı öğrendiğimde hiç açmayacağını bildiğim halde telefonunu arayıp durur, sayfalarca küfürlü sms atar, facebook'tan "sen tam bir şerefsizsin" ile başlayan ve yedi ceddine kadar uzanan mesajlar yazardım. Normal eski sevgililer böyle yapar çünkü. Ama benim yaptığım tek şey " ayrılalım, böyle olmuyor " demek ve onun kollarımdan sıyrılıp başka kollara koşuşusu izlemek oldu. Sonra içimde kalan her şeyi Twitter'dan yazmaya başladım. 140 karakter az gelince pılımı pırtımı toplayıp Blog'a yerleşmeye karar verdim. Siz dinlemeye hazırsanız, ben soluk almadan anlatmaya hazırım canlarım, beklerim...