Neden Mi Mutsuzum ?

Çünkü hayatımın fonunda Boynu Bükükler çalıyor

SiktirKid'in Günlüğü

2 yorum
" Terk etmeye alıştırmak için terk etmek diye bir şey var, canımı da en çok o yakıyor. "


 Artık sevilmediğinizi nasıl anlarsınız ? Size bakışlarından mı, dokunuşlarından mı, konuşmasından, gözlerini kaçırmasından mı ? Aslında sevilmediğinizi asla anlayamazsınız seven taraf sizseniz. İstenmediğinizi suratınıza da haykırsalar kafanızın içinde sizin şarkınız çalarken fısıltı gibi duyarsınız.

 Ben artık sevilmediğim zaman, hala deli gibi sevmekle meşguldüm ve bu yüzden anlamadım. Aslında gözümün önündeydi, sadece o kalın perde yüzünden göremiyordum. İpucu onun gözlerindeydi, dokunuşlarındaydı, dudaklarının arasındaydı ve en çok da benden kaçmasındaydı.

         Gelmedi o gün. 


 Zaten beni hep bekletirdi, yine bekletecek sonra o köşeden çıkıp gelecek sandım. Ama gelmedi... Daha ne kadar net olabilirdi ki ?


     6 Aralık 2010 (04:25)

 "İşin en kötüsü senin, benim gibi yanmaman. Çünkü biliyorum, yansan 1 dakika beklemez arardın. Bu acı çekilir gibi değil."
   Saat biraz daha geç olsa yatağımdan fırlardım. Uyumadıktan sonra yatmanın bir anlamı yok. Yorgun değilim ben, kalbim yorgun. Aşığım... Midemi hiç bir alkol yakamaz aşkın kadar. Ve bir çok ölüm bana bu yaşattığın hüznü yaşatamaz. Göremesen de beğenir misin gözlerimi ? Şişmekten çizgi haline gelseler de "gözlerin ne güzel" diyebilir misin ? O değil de, yine bırakıp gidecek misin beni ? Ayaklarıma kabuslar bağlayıp gözyaşlarımdan deniz yaptırıyorsun, sanırım sen benim ölmemi istiyorsun. Boğulmamı. Çok açık. Ama sen... Kapalı bir kutusun, içinden bir şey çıkar da yüreğime iner diye açmaya korktuğum. En azından bir ipucu verseydin. Ucundan başlardım takip etmeye ipin. Sonunda ne varsa az çok tahmin ederdim. Şimdi her an pimi çekilebilecek bir bomba haline geldim, gönülsüzce. Sende kalan gönlümle. Kalbime bilmem kaç voltluk elektrik vermeyi kes ! Yaprak gibi titriyor bütün vücudum. Geceye kusmaktan uyuyamıyorum. Ve sen bayım, bana her şeyi susmanı istiyorum. Ne düşündüysen sus ! Ve ağzında ne kadar kelime varsa bir cümle edemeyen, kus. Avuçlarının içinde ritmik sesler çıkartan oyuncağına kus.

  Artık umrumda değilsin - diyebilsem kapanır gözlerim ama uyur muyum ölür müyüm bilmem. İşte sigaradan da bu yüzden nefret ediyorum. Yavaş yavaş öldürüyor. Tıpkı seni beklemek gibi... Geleceksin değil mi ? Benim tamamen susma vaktim geldiğinde sen de geleceksin değil mi ? Benden gidebilmek için bana

Bu gün
Yarın
Başka bir zaman

Geleceksin değil mi ?

              

Kış Hüznü

0 yorum

Şunu itiraf etmeliyim ki; hiç bir zaman evleneceğimizi düşünmedim. Asla o kadar ciddileşemeyeceğimizi biliyordum. Ama bu beni içinde senin başrol oynadığın hayaller kurmaktan alıkoymadı.

Beyaz gelinlikle salına salına yürümek yerine senin bana 5 beden büyük gelen tişörtünün içinde olmayı yeğlerdim hayallerimde. Beraber bilgisayar oyunu oynadığımızı hayal ederdim. Sen kazanınca ben dudak bükerdim sonra öpücüklerle gönlümü alırdın ve bir dahaki oyunu benim kazanmama izin verip kazandığım için gurur duyardın benimle. Beraber yemek yaptığımızı hayal ederdim. Bir tabak makarnayı, patates kızartmalarını İtalyan usulü bir yemeğe ve kırmızı şaraba tercih ederdik. Yemekten sonra dizlerine yatarak ikimizin de çok sevdiği bir filmi izlediğimizi hayal ederdim. Yaptığımız yemekler ne kadar basit de olsa sanki daha önce sana kimse makarna yapmamış gibi hamart olduğumu ve benimle evlenmek istediğini söylerdin. Sonra birbirimize bakıp gülerdik.


Ve burda sona eriyordu hayallerim. Biz geleceğe yönelik konuşamazdık çünkü. "Akışına bırak"ıyorduk senin deyişinle.


Sadece sarhoşken içinde benim olduğum hiç gelmeyecek bir gelecekten bahsederdin bana. Bu yüzden seni en çok sarhoşken seviyordum. "Sarhoşken söylenen her söz ayıkken planlanmıştır." sözüne inanıyordum çünkü ben. Çünkü beni sevdiğini -içinden gelerek- en çok sarhoşken söylüyordun.


Beni, sarhoşken ne kadar da seviyordun ...


Senin hayallerin benimkilerden daha güzeldi, her ne kadar o gecenin sabahında onları hatırlamasan da ... Hatırlatamazdım sana. "Çok çalışıp bir ev alacağım ikimize, sırf seninle beraber yaşamak için, sabah uyandığımda yanımda sen ol diye" dediğini hatırlatamazdım... Çünkü gülerdik sonra karşımızda bir palyaço varmışcasına. Gülerdin...

Şimdi kafamı kurcalıyor ; güldün mü sarhoşken söylediğin "seni seviyorum"ları hatırlayınca ? Sanırım onlar da geçti sarhoşluğun gibi güneş doğunca. Çünkü hayallerindi aslında dudaklarından dökülenler ve daha çok benim hayallerim gibiydiler.


Eğer daha ileriye yönelik hayaller kursaydık "biz" olarak kalmamız daha uzun sürer miydi senle benim ?

Söylesene;

Seve miydin beni hayallerin(m)deki gibi ?

Made In China II

2 yorum
    - Bu yazımda sevdiğimi, sevgilimi elimden alan Çinliyi anlatacağım. -



   Önceki yazımda da bahsettiğim gibi babası Uygur Türk'ü olduğu için kendisine çinli diyordu. Ama dış görünüşünün Çinliyle uzaktan yakından alakası yoktu. Anca gözlerinizi kısarak bakıp, kafanızı sağa yatırırsanız bir de aynı anda tek ayak üstünde zıplarsanız azcık Çinliyi andırıyor diyebilirdiniz. Çinli benden 1 yaş küçüktü ama fizik olarak benden bir kaç yaş büyük duruyordu. Boyu benden uzundu bir kere. Beline kadar koyu kahverengi, dalgalı saçları vardı. Her ne kadar kendimi " boyum kısa, saçlarım omuzumda olsa da en azından gözlerim ela " diye avutsam da kızın benden daha dikkat çekici olduğu gerçeği tokat gibi her seferinde yüzüme çarpıyordu. Pek bi numara yoktu kızda şimdi o kadar övdüğüme bakmayın. Okulum uzun saçlı uzun boylu kızlarla doluydu ve ona bin basacak kızlar da vardı. Ama sonuç olarak kendimi teselli edemiyordum ben daha güzelim diye. Bu da bana, her kıza olduğu gibi, çok koyuyordu.

  Arkadaşlarım da beni teselli edemiyorlardı mesela. Ne zaman konusu açılsa " kız da fena değil yani gideri var hakkını yemeyelim şimdi " diyorlardı. Ne biçim arkadaşsınız lan siz ?! İnsan azcık kötüler. " Olsun SiktirKid senin de gözlerin güzel ayrıca ne kadar senden uzun da olsa senin daha şekilli bacakların var. " der. Ama çok dürüst arkadaşlarım var ne yazık ki.

   Hani erkeklerin elde edemedikleri kızlara, kızların da bok atamadıkları güzel kızlara vurdukları " orospu la bu "  damgası var ya, işte ben o açıdan şanslıydım. Kızda gerçekten bir orospuluk vardı. Gelin arkadaşlarıma sorun isterseniz, vallahi de vardı.

    Daha kızın adını duymadan namını duymuştum. Bizim okuldakilerde böyle saçma sapan şeylerle uğraşma merakı hep olmuştur. Bi ara okula özel dedikodu sayfası açılmıştı Facebook'ta. Hayret ki en son benim haberim oldu, genelde böyle şeyleri çok yakından takip ederim. Yoo yo dedikoducu falan olduğum için değil canım, allah allah nerden çıkartıyosunuz böyle şeyleri aa. Neyse. O zamanlar Çinliyi tanımıyorum tabi. Baktım bunun bi fotoğrafını koymuşlar fona da photoshopla bi düzine erkek dizmişler açıklamaya da " Okulda elden geçirmediği erkek kalmadı, ne kadar erkek varsa hepsiyle çıktı" yazmışlar. Fazla kafaya takmadım açıkcası bananeydi ki yani elin kızından. Güldüm geçtim. Güldüm gülmesine de en son gülen ben olmadım...

   Bir ara sevgilimle konuşurken kızın adı falan geçti " kim o ya " dedim " ya işte benim arkadaşın eski sevgilisi, benim de arkadaşım çok iyi kız yea " dedi. Tipik erkek işte. " Çok iyi kız yaa, çok sevimli tanısan bayılırsın öyle böyle değil sarılırsın, yanından 5 dakka ayrılamazsın, hatta 3ümüz beraber çıkmaya başlarız, hatta hatta sen aradan çıkarsın çünkü çok tatlı bi kız aşırı yani mangal başındaki popon kediler gibi, kedi canını onun " diyecek biraz daha zorlasan. Ben tabi kıllandım kızdan - yani bi zahmet - araştırmaya başladım kızı okulda.

   Araştırmalarım aynen şu şekilde ilerledi ;

SiktirKid : Çinliyi tanıyor musun
+ : Hee, tanımaz mıyım benim arkadaşımın sevgilisiyle fingirdiyordu.Benim sevgilimle de konuşmaya başlamış zaten dövücem bi gün kaşınıyor
- : Kimi dövüyorsunuz ?
+ : Çinliyi
- : Hee o orospuyu mu ? Dövün dövün ben de dövücem hatta benim sevgilimi Facebook'tan eklemiş

  Sorduğum kızların hepsiyle hemen hemenn aynı diyaloga girdik. Sorduğum erkeklerin %60'ı onunla zaten çıkmış, %30'u flört etmiş, %10'u hala flört ediyordu. Kızın sağlam ayakkabı olmadığı gayet açık ve netti. Ben de bu araştırmamı çaktırmadan sevdiceğime laf arasında " ya o kız için pek iyi şeyler söylemiyorlar dikkat et bence, fazla samimi olmanı istemiyorum onunla " dedim. Bana verdiği cevap beni benden aldı, kızgın kumlardan seri sulara fırlattı, öldürdü öldürdü diriltti hatta :



" Onu kimse aslında tanımadığı için öyle diyorlar. O da senin gibi işte erkeklerle biraz samimi diye öyle diyorlar. "


  Tamam, pek sevilmediğimi biliyorum dışardan ben de sağlam ayakkabı gibi durmayabilirim ama ne kimsenin sevgilisini elinden almışım ne okulda senden başka bir sevgilim olmuş. Hakkımda konuşulanlar  " sevmiyorum ya onun gözü göz değil bi sinsilik var onda " dan öteye gitmiş değil, sen ne senin gibisinden bahsediyorsun bana ecdadını dürtüklediğim ! Kan beynime sıçradı ama sakinleştim ve dedim ki " Benim gibiyse niye benim arkamdan o kadar şey söylenmiyor. " Bu soruyu sorarken yine anasından girip yedi ceddine kadar söveceğim bir cevap vereceğini tahmin etmiştim aslında. Çünkü kendini Çinliyi savunmaya adamıştı nedense.

   " Demek ki senin olduğundan biraz daha samimi erkeklerle "

 Tabi canım, tabi bebeğim, benden daha samimi tabi. Ben zaten kucak dansı yapıyorum okulda herkese o benden azcık, birazcık daha samimi o yüzden onun adı almış yürümüş.

   Bu konu nasıl kapandı hatırlamıyorum bile, üstünde durmak istememiştim yoksa ertesi gün gazetelerin 3. sayfasında " Testere filminden etkilenen S. sevgilisiyle mıç mıç olması yüzünden cinnet geçirip, uzun saçlı İ'nin saçlarını filmdeki gibi bir mekanizmaya dolayarak kafatasının paramparça olmasını sağladı. Sevgilisinin de İ'yi savunduğu için önce çükünü kesti sonra ağzına atıp ağzını dışardan dikti ve tam 2 hafta boyunca sevgilisini bodrumda sakladı. Korkunç cinayet tepinmeleri duyan komşuların haber vermesiyle açığa çıktı. Soğukkanlılığını hiç bozmayan S. ' Pişman değilim, sevgilisi olan erkeklere arkadaş ayağına yakalaşan sürtüklere ders olsun ! ' diye kameralara saldırdı. " şeklinde bir haberle gündeme gelebilirdim.

   Sonra artık nasıl gerizekalılığma geldiyse, sevgilime de ne biçim güveniyorsam onu Çinlinin doğum gününe yolladım ( bknz : http://siktirkidindrami.blogspot.com/2012/01/made-in-china.html ). Aslında kendim kaşındım. Keşke her annenin yaptığı gibi " Sana güveniyorum, çevreye güvenmiyorum. " diye yollamasaydım onu o doğum gününe. Ama yolladım işte bir kere.

  Sonra madem bu kızla arkadaş ben de arkadaş olayım dedim. Kızla arkadaş olmak istememin en büyük amacı kızın aklında sevgilimi ayartmak gibi bi fikir varsa bile ben onunla arkadaş oldum diye yapmayı götü yemez, yapmaya utanır diye düşünüyor olmamdı. Hiç sikimde olmamasına rağmen soylarının nerden geldiğini falan dinledim. Ben bu işin yararlı olacağını sanıyordum ama kız işi iyice yüzsüzlüğe vurdu. Artık bana " Ya canım ya Sevgilini aradım aradım ama ulaşamadım napıyo haberin var mı acaba " demeye falan başlamıştı. Bir yandan sinirleniyor bir yandan da sevgilimin ne halt ettiğini bilmememe rağmen sanki her hareketinden haberim varmış gibi cevaplar veriyordum. Kız bir kaç hafta sonra kendini iyice aştı. Sevgilimi bir yerlere davet ediyor, benim kulağıma gelince " Sen de gel istersen " diyordu. Şimdi bu orospu değil de ne ? Orospu sadece para karşılığı cinsel ilişkiye giren kadın demek değil, hayır. Orospu aynı zamanda Çinlinin yaptıklarını ve benzerlerini yapan kişiler için de gayet kullanılabilen bir zamirdir.
 
  Ben uzak tutmaya çalıştıkça Çinli sevgilime iyice yaklaştı. Ama elimden de bir şey gelmiyordu. Sevgilimle benim ders saatlerimiz farklıydı ve şansımı sikeyim ki Çinli ile onun ders saatleri aynıydı. Sevgilimi tembihlemek yetersizdi, farkındaydım. Bana hee evet deyip yine kızla takılıyor, gününü hep onunla geçiriyor, bana yarım saatini bile ayırmıyordu.

  Sonra benden iyice uzaklaştı sevgilim... " Ellerim üşüdü " dediğimde " Cebine sok " diyecek kadar ayılaştı hatta. Herşey gözümün önündeydi aslında. Benden kopuşu, ona yakınlaşması ... Bir anda olmadı bunlar. Bizim ilişkimiz sürerken onlar benden habersiz yeni bir ilişkinin tohumlarını ekiyorlardı. Ben hala onunla güzel günler düşlerken onlar benim varlığımı unutmuşlardı. Engel bile değildim onlar için. Tekrar yüzyüze bakacağımızı bildikleri halde utanmadılar, düşünmediler ya öğrenirse ne olur diye. O kadar aşık olmuşlardı birbirlerine. O kadar umursamıyorlardı beni. Sonra ben onlara o fırsatı verdim götümde patlayan ayrılalım blöfümle.

  Sevgilim diye demiyorum ilişki geçmişi benimkisinden de sikindirikti. En uzun ilişkisi 3 ay falandı. Onlar da kızların azimleri sayesindeydi zaten. Kendimden biliyorum. Karşıdaki canını dişine takmadığı sürece o herifle bir ilişki yürütmek deveyle başbaşa romantik bir yemeğe çıkmaktan daha zordu. " Dünya sikime minare eheehehee " havasında yaşıyordu hayatını, ilişkilerini... Ama gelin gördün ki Çinlide öyle bir şey olmadı. Bizim ayrılık yıldönümümüz onların 1. yıl dönümleri oldu.
 O herif nasıl 1 yıllık bir ilişki yaşayabildi ?! Hem de karşıdaki değil kendisi çabalayarak ! Sevgilisine hediyeler alarak, süprizler yaparak, kavga etse de üste çıkmadan özür dileyerek nasıl 1 yıl geçirdi o herif ?! 




O Çinli kesin Uygur Türklerine özel bir büyü yaptı, yoo dostum yoo bunun başka bir açıklaması yok.

Şimdi Ölmek İstemem Daha Hiç Gülmeden

0 yorum
   Yaprak dökümü olayından sonra zaten ağır geçirdiğim ergenliğim ikiyle çarpıldı. Tam herşey düzelmiş derken bir baktım ablam genişlikte son noktayı koymuş yanımda yaşadığımız olayla dalga geçip gülüyor arsız arsız " sen de ne ağlamıştın hohahaha " diye. Ben de koydum kafaya intihar edeceğim. Niye ? Sümüklünün teki yüzünden. Akıl işte ergeniz ya.

  Gittim en yakın marketten 5 kutu aspirin aldım ( buzdolabındaki ilaçları içmeyi götüm yememişti sanırım. ). Başladım teker teker içmeye. İçtim içtim bitti aspirinler ama tık yok. Sanıyordum ki dizilerdeki, filmlerdeki gibi haplar biter bitmez küt diye düşüp bayılacağım sonra beni alıp hastaneye götürcekler, son anda kurtaracaklar herkes suçluluk çekecek, bana prenses gibi davranacaklar. Hani her şeyi geçtim tamam belki hastaneye falan kaldırılabilirdim ama ben ölmesem annem beni öldürürdü o hastanede sen ne bok yedin diye. Bunları o an hiç hesaba katmamıştım işte.

  Hapları içeli 20 dkk falan oldu sanki demin " herşeyden nefret ediyorum, dünyadan nefret ediyorum, aşk berbat böhöhöühü " diye ağlayıp hapları içen ben değilmişim gibi salona geçtim, oturdum televizyon izlemeye başladım ablamla. Sonra bir anda midemde bi yanma başladı. Ama nasıl yanıyor öyle böyle değil. Ablama 20 dakika önce yediğim haltı söyledim. Gayet sakin bi şekilde " onlardan bi şey olmaz " dedi ve televizyon izlemeye devam etti. Ama yok bir şeyler oluyordu bana yani birden vücudumu da ateş bastı aha dedim gidiyorum. " Ateşim var mı baksana bi " dedim. Baktı. Bir şey yok dedi yine televizyon izlemeye devam etti.

   Aldım elime bir yelpaze menepoza girmiş kadınlar gibi evin içinde ordan oraya koşuşturuyorum. Sıcak bastığı yetmedi ilerleyen saatlerde kulağım uğuldamaya başladı resmen %50 duyar hale geldim. Anneme söylesem kadın beni öldürecek, zehirlensem yaşama şansım daha yüksek yani o derece. Bizim evin hemen alt katında oturan bir kadın vardı böyle şifalı bitkilerle otlarla falan bayağı ilgiliydi. Evdeki herkes uyuduğunda aldım anahtarı çıktım evden saat 1 gibi. Şansıma kadın uyumuyordu. Nasıl derdimi anlatacağımı da bilemedim. " Abla ben intihar etmeye çalıştım da vazgeçtim şimdi bi şeyler oldu geçsin istiyorum " mu diyecektim. Onun yerine " ya ben ilaç içtim ağrım geçmedi arkasından bi tane daha içtim midem bi kötü oldu bööyle " dedim. Hemen nane limon kaynattı içmemle kusmam bir oldu.
  Eve sessizce geri girerken birden tuvaletten çıkan babamla karşılaştım. İkimiz de far görmüş ren geyiği gibi birbirimize baktık. Adam şaşırdı tabi saat 3 kızını pijamalı bir şekilde eve girerken görünce. "Nerden geliyorsun sen" dedi " ya işte kulağım ağrıyodu da aşağı indim ablanın yanına " dedim. Kızdı tabi sen niye oraya gidiyorsun o kadın doktor mu diye. Ama zaten adamın dediklerini yarım yambalak duyuyordum her dediğinde 90lık nineler gibi " nee anlamadım duymuyoruum " falan yapıyordum. Odama gittim yattım babam hala konuşurken.

  O gece rüyamda haplar dans edip bana gülüyorlardı. Sabah 5 gibi uyandım ve resmen nirvanaya ulaştım. Ne kadar saçma davrandığımı farkettim. Değer miydi yani ? Kendi kendime sordum bundan 4-5 yıl sonra bunun bir önemi olacak mıydı diye. Şimdi de gönül rahatlığıyla cevap verebiliyorum ; umrumda bile değil. O sabah da umrumda değildi olanlar. Düzelmek için ihtiyacım olan tek şeyin aslında gerçekten değmeyeceğini görmek olduğunu anladım.

Her Mevsim Bana Sonbahar Yaprak Dökümü

5 yorum
  9. sınıfta annemin zoruyla sırf Anadolu lisesi diye kız meslek lisesine yazılmıştım. Benim gibi bir kızın hayatında başına gelebilecek en kötü şeylerden biriydi bu çünkü her ne kadar her kız aynısını söylese de ben cidden " hemcinslerimle anlaşamaz"dım. Onu geçtim de kız liseleri hakkında hiç hoş olmayan bir çok şey duymuştum. Ama 10. sınıfa geçince okulumu değiştirmek şartıyla kız meslek liseme başlamak zorunda kaldım.

   Ablam da o sıralar lise 2ye mi ne gidiyordu. Benim okulumun biraz aşşağısındaki bir kolejde okuyordu. Onun kolejdeyken benim anadolu kız meslek lisesinde olma sebebim onun %50 burslu okumasıydı yoksa yapılan bir ayrımcılık yok. O kazandı, ben kazanamadım. Zaten kazanması gereken de oydu. Hayatımız boyunca çalışkan olan hep o olmuştu. Televizyon izlerken bile önünde defter kitap açık dururdu. Ben ise manda gibi üçlü koltuğa yayılıp günümün çoğunu uyuyarak geçirirdim. Ve tabi ki sürekli bizi kıyaslarlardı, hala da kıyaslarlar. En çok da buna sinir olurum. Yahu ne yapayım yani o çalışkansa alla alla benim de içimden gelmiyor. Neyse işte okuluma yakın olması sebebiyle arada okuluna uğruyordum.

  Bir gün yine okuldan çıkınca yanına gitmiştim. Artık beni nasıl korkutmuşlarsa sevgili bulamazsam azacağımdan korkuyordum ki ablamın okuluna gidince direkt radarları açıyordum. Ama tık yok. Sanki bütün öğrenciler derslere odaklansın diye tipsiz erkekleri özellikle seçip serpiştirmişler. Bütün okulda toplasan 4 tane yakışıklı denebilcek tip var ve onlar da ancak yoklukta giderler. İşte ben de o tiplerden birini gözüme kestirmiştim. Çocuğun belli ki sevgilisi vardı. Mesajlaşa mesajlaşa etrafına bile bakmadan önümden geçti gitti. Aha dedim tamam gelecekteki sevgilim bu olacak.

   Bakmayın böyle iddalı konuştuğuma 9. sınıfta ağır ergendim. Küt modeli kaküllü saçım vardı bi de sürekli siyah falan giyerdim gotiğim ben o yee diye gezinirdim. O zamanlar işte hiç dikkat etmemişim bana ne yakışır ne yakışmaz diye. Ulan top gibi yusyuvarlak kafan var ne diye o kadar kısa kesersin ki saçını ? Bi de o halimle cidden güzel olduğuma falan inanırdım işin komik tarafı o.

    Neyse işte ben bu çocuğu gözüme kestirdim. Çocuk 9. sınıf, yeni gelmiş okula. Ablam sürekli bana ondan haber getiriyor. 4 gözle ablamın eve gelip bana çocuk hakkında öğrendiklerini anlatsın diye bekler hala gelmişim artık. Hatta sapık gibi arkadaşlarımın yorumlarından girip çocuğun fotoğraflarına falan bakıyorum Facebook'ta. Sonra bir gün bilgisayar dersinde ben yine çocuğun fotoğraflarına girmişken yanımdaki kız " aa ben bu çocuğu tanıyorum, x değil mi bu ? " dedi. Anam ben nasıl sevindim orda hiç olmadık yerden bir bağ çıktı diye. Sonra kızla çok samimi olduk falan bu bana dedi ki ben sana bunu ayarlarım. Normalde böyle ayarlama olaylarını hiç sevmem de o zaman o kadar çaresizim. Çocukla ebesinin nikahından bir bağım olduğu için kendim tanışabilmem gibi bi durum yok ortada. Sonra kız uğraştı didindi çocuğun beni msnden eklemesini sağladı.

   Bana o arkadaşlık daveti gelince kalbim yerinden çıkacak sandım. Niye öyle salak gibi heycanlandıysam. Bende hiç sevmediğim bir huy var ki birine çok fazla kafayı takıp kendimi ona aşık olduğuma inandırıyorum. Bunda da öyle yapmıştım işte. Çocukla tanışmadan annesinin kızlık soyadına kadar öğrenmiştim ama hepsini baştan o anlatsın bana istiyordum.

   Çocukla konuşmaya başladık ama ne dersem diyeyim çocuğun gözüne giremiyorum. Kendimi kim 500milyar ister yarışamsında gibi hissediyordum. Her yanlış lafımda fonda " daaaaaaaaaaat " çalıyordu ve babayı aldınız yazısı çıkıyordu. Ablamla çocuğun arası da bal şekerdi öyle böyle değil. Çünkü ablam bu çocuğun yakın arkadaşını seviyordu. Ablam çocuktan 2 yaş büyük ama onunki de çaresizlik yani okuldaki 4 yakışıklıdan biri benim sevdiğim diğeri benim sevdiğimin arkadaşı. O da beni eklemişti Facebook'tan. Tam abazaydı ya böyle asılmalar falan. Tabi ben bunu hiç kaale almıyordum ablamın aşkı falan diye.

   Ablamla onun sohbeti akşamlara kadar sürerken ben saatlerce bana bir şey desin bir şey yazsın diye bekliyordum. Ama yazmıyordu. Ben yazınca konuşma naber nasılsında tıkanıyordu. Sonra pes ettim." Tamam " dedim, " bu çocuk sana sümüğünü sürmeyecek Siktirkid ".

   Bir gün bilgisayarın başındayım her zamanki gibi Facebook falan takılıyorum ablam yanıma geldi. " Bi çıksana Facebook'umdan birilerini silcem " dedi. "İyi tamam" dedim ben de kalktım durdum yanında. " Ya gitsene böyle başımda mı bekliyceksin " dedi. Ben hafiften bi kıllandım. Çünkü ablamla birbirimizden rahatsız olmazdık bu konuda. Hatta o benim şifrelerimi de bilirdi. Ben onunkileri bilmezdim, hiç söylememişti. Ben de istememiştim zaten. Ama beni kovması gerçekten tuhaf bir durumdu. Ben de çıktım odadan sonra suç üstü yapmak üzere 5 dakika geçmeden lap diye içeri daldım. Gerçekten de Facebook'ta arkadaş olduğu ama tanımadığı kişileri siliyordu. Kıllandığım için kendimden utanarak gitmek üzereydim ki sayfanın altında bir konuşma penceresi açıldı. Facebook sohbetinin o zamanlar biri yazınca lap diye birden açılma özelliği vardı. Konuşma penceresi x'e aitti. Benim aylarca ayarlamaya çalışıp avucumu yaladığım x'e. Ona ait olması garip  değildi tabi zaten konuşuyorlardı da pencere de

 " Silme işlemi nasıl gidiyor aşkım <3 "

yazması gerçekten garipti.

   Odadan depar atarak çıktım gittim. Kendimi yatağıma attım ve hunharca ağladım. Sonra ablam geldi hiç bir şey olmamış gibi evin içinde fink atıyor, televizyon izliyor, ders falan çalışıyordu. Açıklama yapma gereği bile duymadı. Ben de sormadım. Soramazdım da zaten. Ertesi gün arkadaşıma gittim. Ağladım zırladım biraz düzeldim. Eve giderken dedim ki " Neyin eksik SiktirKid, onun sevdiği çocuk da seninle konuşmaya uğraşıyor. Sen de ona yaz ". İşin garip tarafı çocuk yaklaşık 1 aydır msn'e falan girmiyordu. Eve gelince msn'ime bi baktım çocuk yok, silinmiş. 1 aydır o yüzden bir türlü oturum açamamış. Şifremi bilen ablam sağolsun tee aylar önce bir yamuk yaparım falan diye düşünüp silmiş çocuğu. Ben de ne kadar ilgisizsem 1 aydır yokluğunu fark etmemişim işte. Hemen geri falan ekledim şansıma onlinedı çocuk. Hafiften yavşadım telefon numaramı falan verdim zaten abazaydı akşamına senden hoşlanıyorum ben falan dedi. Böyle saçma sapan bir şekilde sevgili olduk.

   Hayatımda sahip olduğum en mal sevgili o oldu. İnsanın kafası bu kadar mı basmaz bir şeylere yahu ? Herife bir şey söylüyorum anlamıyor ne dediğimi evet ya da hayır diye kafadan cevap veriyor ya ne alaka şimdi diyorum bilmem dediğini anlamadım öyle rastgele cevap verdim diyor. Hayır, ben de Türkçe konuşuyorum yani neyini anlamıyorsun ? Katıksız maldı işte. Bir gün telefonum yanımda uyuyordum yine 3lü koltukta. Gerizekalı sevgilimden mesaj geldi ve ablam telefonuma baktı. Uyanınca bir baktım her an beni yastıkla boğabilirmiş gibi tepemde dikiliyor. Önce bi tu destur dedim. Sonra " ne var be azrail gibi dikildin tepemde " diye çemkirdim. " Seninle konuşmamız lazım " dedi. " Valla benim konuşacak bir şeyim yok, senin varsa buyur dinliyorum. " dedim. Sonra kendini acındıran bir ses tonuyla başladı konuşmaya

" Ya neden o SiktirKid ? Onu sevdiğimi bilmiyor musun nasıl yaptın böyle bir şeyi ? "

   Bu ne demek ? Gel beni sik demek ! Ulan gerizekalı sanki benim aylardır peşinde köpek olduğum çocuğu sevgilin yapıp koluna takmamışsın gibi gelmişsin bir de neden o diye soruyorsun. " Neden x " dedim ben de  . " Çünkü seviyorum onu " dedi. Bu nasıl bir yüzsüzlüktür be ?! Senin sevdiğin benim olsun benim sevdiğim de benim olsun sen de bok ye dedi resmen bana. Ben sevilmeyi de sevmeyi de hak etmiyordum ona göre.

  Bir süre konuşmadık ama aynı evde kan bağın olan biriyle ne kadar küs kalabilirdim ki. Sonuçta kendime ilkokuldan beri sözüm vardı. Hiç bir zaman bir erkek için kavga edecek kadar düşmeyecektim. Kendime verdiğim sözü de şu yaşıma kadar hiç bozmadım...

P.S : Ablam ve x yaklaşık 5 yıldır düzenli bir ilişki yaşamaktadırlar.
 
 

Made In China

4 yorum
       Ayrılınca kafasına saksı, hatta göktaşı falan düşmüş olmalıydı. Çünkü bıraktığım -pardon - bıraktığı halde değildi. Bir insan nasıl bu kadar değişebilirdi ki ?

     Telefonu geç açsam tabiri caiz ise ağzıma torba torba sıçıyordu, her hareketini bana haber veriyordu, bensiz hiç bir yere gitmek istemiyordu. Nolmuştu lan ona öyle tövbe bismillah ?! Götüm arşlarda geziyordum resmen. 1 ay kadar da öyle gezdim. Ama biliyordum bi bokluk çıkacağını. Ne zaman böyle tam anlamıyla her şey yolunda gitse feleğimin tekerine çomak sokarlar çünkü.

     Bir gün bu yine aradı beni anasına babasına vermediği hesabı bana veriyor şurdayım bununlayım bilmem ne yaptım diye. Sonra en yakın arkadaşının eski sevgilisinin doğum günü olduğunu, bizi de davet ettiğini söyledi. - Ben bu kıza kısaca Çinli diyeceğim. Babası Uygur Türk'ü olduğu için kendisinin Çinli olduğunu idda ediyor da kendisi - Dediğim gibi Çinli bunun en yakın arkadaşının eski sevgilisiydi. Ne alaka bizi doğum gününe çağırmıştı anlamadım, gitmek de istemedim. " Ne işimiz var yea otur oturduğun yerde " dedim. " Gitmezsek çok ayıp olur kız o kadar çağırdı. " dedi. " Ben gitmek istemiyorum. " dedim. " Beni orada tek başıma mı bırakacaksın sen de gel " dedi. En son " Ben gelmiycem yıa ne işim var sen git yarın da biz çıkarız dışarı canısı " dedim ve rahat sevgili olmanın son noktasını koymuş oldum. Israr falan etti inat ettim gitmedim. Çinlinin doğum gününe gittiği gün onu sadece bir kez arayıp yokladım. Onda da her şey gayet normaldi. Yani bana öyle gelmişti.

    Ertesi gün tee 1 hafta önceden ayarladığımız bi 4lü randevumuz vardı. Önce ben arkadaşımla buluşacaktım biraz takılacaktık sonra sevgililerimiz geleceklerdi. Beylerin gelmesi gereken saat gelince ikimiz de " Haydi çıkın artık be " demek için aradık. Arkadaşımın sevgilisi telefonu açtı, ben ise dakika başı "dı pörsın yu hev kold ken nat riç et dı momınt piliz tıray egeyn leyta " diyen karıyı dinleyip cinnetten cinnete girdim. Sonra arkadaşımın sevgilisi geldi. Ben ise sevgilisiz olduğum zamanlardakinden kat kat yalnız bir hale gelmiştim. Zaten sonrası bar, tekila, tekila, tekila, tekila, barın tuvaletine çöküp ağlamak ve daha çok tekiladan ibaretti.

   Sonraki 3 gün telefonum çalsın diye bekledim, bekledim, bekledim. Ama hiç çalmadı ... Sonra kendi kendime dedim ki " Ulan ben ne çok kendi kendime bir şeyler diyorum. " bi dakka konu bu değildi. Sonra ben kendi kendime dedim ki " Bu durumda her sevgilinin yapacağını yapmalısın. ".

 
" Yeter artık sen ne umursamaz şeysin be dünya sikime minare kafasında yaşayıp duruyorsun bu ne biçim ilişki bitti artık sen de rahatsın ben de "


   diye mesaj attım. Blöftü tabi. Bal gibi da blöftü. Arayıp beni bu ilişki bitmesin diye ikna etmeye çalışacak sanıyordum. Aramadı. Aramayı geçtim de, ulan insan bi " tamam " diye mesaj atar ecdadını siktiğimin pezevengi. Neyse sakinim. Ama burda bitmedi. En büyük kazığı atmadan da bitemezdi zaten. Kazığı atmakla kalmadı resmen götüme soktu. Kazıklı Voyvoda da yanında bok yemiş oldu.

    Ayrılmamızdan 20 dakika sonra Çinliyle aralarında bir ilişki olduğunu duydum. Zamanlamalarını siktiklerim 20 dakika önce nerdeydiniz he ?!

Sonra Bir Anda Bahar Geldi

0 yorum
   O eski sevgilisine geri dönünce sonraki 3-4 ayımı günler ve gecelerce ağlayarak geçirdim. Onun sarıldığı yastığıma sarılıyordum ve 3 saatlik uykularımın sonunda sabah ezanıyla uyanıp ağlamaya başlıyordum. Uykularım da uyumaktan çok bayılmak gibiydi. Ağlamaktan yorgun düşüp kendimden geçmesem uyku kavramını tamamen silecektim hayatımdan.

   Normalde sevgililerimi anneme hiç anlatmam. Uzun bir ilişkim olsa anlatabilirdim tabi ki ama aylık ilişkileri anlatma zahmetine hiç bir zaman girmedim. Ama annem benim terkedildiğimi anladı. Bir gün yanıma geldi, oturdu ve gözlerimin içine bakıp " bi orospu çocuğu için ağlama, o senin için ağlasın " dedi. Sonra Göksel'in "Depresyondayım" şarkısını söyleye söyleye bulaşıkları yıkamaya gitti. İşte o an  nirvanaya ulaştım ve anıları sadece iyi halleriyle değil her haliyle hatırlamaya başladım. Günlerce beni arayıp sormaması, onu aradığımda ulaşamamam, haklı olduğumda bile üste çıkması ve benim sırf beni bırakmasın diye alttan almam ve daha niceleri ... Bir anda kafama dank etti aslında mutlu bir ilişkimin olmadığı. İlişkim güzel değildi, güzel olan aşık olduğum kişinin yanımda olmasıydı. O da 1 gün mutlu ediyorsa 1 hafta ağlamama sebebiyet veriyordu. " Napıyorsun ulan sen " dedim kendi kendime. Yaz tatilimin içine sıçmıştım tam anlamıyla. Yatağım sümüklü mendillerden görünmüyordu bile.
 
   Önce odamı temizledim. Sonra da kendime el attım. Kaş-bıyık başını almış gidiyordu. Resmen kamyoncu Abbas'a dönmüştüm. Sonra da ona ait her şeyi temizledim. Fiziksel olarak arınmıştım artık. Tekrar dışarı çıkmaya, arkadaşlarımla gezip tozmaya başladım. Soluğu her zamanki gibi falcıda aldım.

  Neriman abla benim sürekli gittiğim bir falcıydı. Kadın ne dediyse bir bir çıkardı. Hatta onu da hayatıma girmeden önce bilmişti. Bana bu sefer " o sana geri dönecek sen de kabul edeceksin " dedi. Delirdim. Ama öyle böyle değil resmen masaya elimi vura vura " O hele bi bana gelsin ben onun ağzını yüzünü dağıtmazmıyım, ne affedicem be ne affedicem ?! Salak mıyım lan ben aa " dedim. Neriman abla gayet sakin bir biçimde " O sana geri gelecek sen de kabul edeceksin eğer olmazsa bu dediklerim bir daha da sana fal bakmam " dedi. Çıktım gittim falcıdan. Sonra falımı tamamen unuttum. Tekrar kurduğum düzenimi yaşıyordum. Gittim kendime bir çim adam aldım. Kendi kendime " Bu çim adamın saçları çıktığında beni çok mutlu edecek bir şey olacak " dedim, buna gerçekten de inandım. Ama çim adamın saçları bir türlü çıkmadı ...

   O gün her zamanki gibi bi gündü işte. Arkadaşım gelmişti her zamanki gibi birbirimize fal bakıyorduk kendi çapımızda. Fincanıma baktı baktı ve " Sana yakında çok sevinceğin bir haber gelecek " dedi. Demesiyle telefonumun titremesi bir oldu. Büyük ihtimalle Turkcell'di mesaj atan. Ya süper bir fırsat vardı ya da kontörümün biteceğini haber verecekti. Ama hayır. Mesaj tanımadığım bir numaradandı.

        " SiktirKid müsait misin ? Seninle konuşmak istiyorum. "

 Hissettim sanırım. Direkt arkadaşımın telefonundan onun numarasına baktım. O'ydu. Mesaj atan oydu. Flash Back kıvamında falım aklıma geri geldi. Ama hayır, kabul etmeyecektim onu. Kararlıydım. Zaten sevgilisi vardı. Onu bırakmadan gelmişti bana rospu çocuu. Ama unuttum. Tee aylar önce söylemeyi planladığım her şeyi unuttum. Hesap sormayı unutttum. En önemlisi de beni piç gibi bırakıp gittğini unuttum bir anda. Bir baktım ki aşığım. Hala mal gibi de aşığım. Sonra çim adamıma baktım. Kafasını hafif bir yeşillik kaplamıştı ...